ADANA DEPREM EYLEM PLANI ÇALIŞMA TOPLANTISI YAPILDI
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerde yıkıma uğrayan kentlerden Adana’da düzenlenen “Deprem Eylem Planı Çalışma Toplantısı”nda konuştu. “Çadırların, konteynerların eksik olduğu yerde, hızlıca konut ihalelerinin konuşuluyor olması, büyük bir ayıptır, trajedidir” diyen İmamoğlu, “Oysa merkezi yönetim, bunun yerine bölgesel ölçekte ve katılımcı biçimde, bölgesel kalkınmaya vurgu yapan, hızlı bir ve eylem planı sürecini başlatmalıydı. Konuta kadar uzanan yeniden inşaat süreci, bir bütün olarak kurgulanmalı ve hayata geçirilmeliydi. Ekranlarda gördük. Bir blok yerinin temelini açıp, ‘Konuta başlıyoruz’ diye televizyonda tam 15 dakika, bir blok, iki blok inşaatlarını göstererek insanlara, ‘Biz size konuk yapıyoruz’ diye tanıtım yapan devletimizin kanalı TRT’den izledim ve utanç duydum. İşte bu eksiği, bilim giderir. Bu eksiği, teknik beceri gider, Bu eksiği, net olarak söyleyeyim, mevcut akıl gideremez. Biz gideririz. Merkezi yönetimin, katılımcı bir bakış açısı ve yerel yönetimlerle birlikte çalışmasını, biz sağlarız. Çünkü, bunu başaramazsak, sorunları gerçekte çözmüş olmayız. Sadece göz boyar ve ertelemiş oluruz” şeklinde konuştu. Türkiye’nin depremin dışında, başta ekonomik kriz olmak üzere, birçok sorunu olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Siyasal ve yönetsel sistemimizin de yeniden kurgulanması şarttır. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılı başlarken, bu yeniden yapılanma ve reform programı da son derece önemli olacaktır. Ancak bu, yukarıdan aşağıya bir kurgu asla olmamalıdır. Artık Türkiye’miz, yeni bir başlangıcın eşiğindedir. Demokratik süreçler içinde, uyumlu çalışmanın önü açılacak ve merkeziyle, yereliyle Türkiye, başta afet meselesi olmak üzere, her konuda birlikte çalışmayı başaracaktır. Bu tür bir yeniden yapılanma sürecinde, Türkiye’nin en büyük iki şehrinin belediye başkanlarına da aktif bir rol tanımlanmış olmasını ülkemiz adına çok önemsiyor ve sorumluluğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Türkiye’miz yeniden yapılanırken, yeniden ayağa kalkarken, kentlerimiz deprem karşısında dirençli hale getirilirken, İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarının merkezi yönetim düzeyinde etkili alan olarak açılmasını kıymetli buluyorum. Mansur Başkanımız ve benim, bize duyulan güveni boşa çıkarmayacağımızdan hepiniz emin olunuz” ifadelerini kullandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Adana Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Planlama Ajansı (İPA) iş birliğiyle, “Adana Deprem Eylem Planı Çalışma Toplantısı” düzenlendi. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Tarık Şengül’ün yaptığı “Bilimin Rehberliğinde Depreme Dayanıklı Kent” konulu panele; Prof. Dr. Alper İlki, Prof. Dr. Bahar Yetiş, Prof. Dr. Barış Binici, Prof. Dr. Ebru Voyvoda, Prof. Dr. Kayıhan Pala, Prof. Dr. Murat Şeker, Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Süleyman Pampal katıldı. Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen şehirlerden Adana’da düzenlenen toplantının açılış konuşmalarını İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar yaptı.
“DAYANIŞMA VE PAYLAŞIM, HER DUYGUNUN ÖNÜNE GEÇER”
Olası afetler öncesinde, anında ve sonrasında yaşanacak sorunları tespit ederek, problemlerin önlemlerini almakla sorumlu yöneticiler olduklarına vurgu yapan İmamoğlu, “Bu toprakların kültüründe yoğrulmuş hiç kimse bu tür yapılan çalışmalarla ilgili bir teşekkür beklemez. Bu topraklarda afet, yıkım, kayıp söz konusu. Siyasi hesaplar biter, kenetlenip kayıp yaşayanların yanında olunur kayıtsız şartsız. Dayanışma ve paylaşım, her duygunun önüne geçer. O nedenle vazifemiz ve sorumluluğumuz olduğu için bölgedeydik. O nedenle sürecin tahlili, analizi için Zeydan Başkanımızla birlikte İstanbul’daydık. O nedenle bugün buradayız. Adana’dayız. Yaraları saracağız. Acıları paylaşacağız. Zarar gören kimsenin mağduriyetine ve unutulmasına asla izin vermeyeceğiz” şeklinde konuştu. Sorumluluklarının bu noktada bitmediğini belirten İmamoğlu, “Bizleri Büyükşehir Belediye Başkanı seçen milyonlarca vatandaşımıza karşı, başka sorumluluklarımız da var. Örneğin vatandaşlarımıza depremle ilgili kaygılarına gerçekçi bir biçimde, asla onları yanıltmadan, aldatmadan manipüle etmeden, günü kurtarmak değil, geleceği sağlıklı bir şekilde inşa etmek adına, gerçekçi biçimde yanıt vermek ve olabildiğince kaygıları giderip, sürece dair seferberlik duygusuyla en üst sorumlulukta, birlikte çalışma göreviyle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.
“BİR SİYASETÇİNİN BAŞINA GELEBİLECEK EN KÖTÜ ŞEY, TOPLUMLA OLAN GÜVEN İLİŞKİSİNİ KAYBETMESİDİR”
“Bir siyasetçinin başına gelebilecek en kötü şeylerden biri, sorumluluk taşıdığı toplumla olan güven ilişkisini kaybetmesidir” diyen İmamoğlu, “Hiçbir yöneticiye, hiçbir siyasiye Allah böyle bir şey yaşatmasın. O nedenle, gerçek bir yöneticiyseniz, ahlaklı, namuslu bir yöneticiyseniz, kaygı gidermek adına hiçbir zaman gerçekleri eğip bükemezsiniz. Onun için biz, gerçekleri eğip eğip bükmedik, gizlemedik ve asla bunu yapmayacağız. Durum neyse onu paylaşacağız ki, çözümleri de birlikte üretebilelim. Ama kimsenin toplumumuzun içinde bulunduğu koşullardan, kötü niyetli ve sorumsuz bir biçimde yararlanmasına da izin vermedik, vermeyeceğiz” şeklinde konuştu. Kentleri, bilimin ışığında, depremlere ve afetlere dayanıklı hale getirmenin de yönetici sorumluluğu olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, “Daha dün, bir sel oldu ve Şanlıurfa’da insanlarımızı, daha yeni yapılmış bir altyapı mekanizması yüzünden, kaybetmek zorunda kaldık. Bazen evet afette imkansızı başaramayabilirsiniz. Ama göz göre göre canları kaybettiğiniz zaman, bu gerçekten yöneticilerin ya da yapımcıların, idarecilerin sorumluluğudur. Bunun mutlaka takipçisi olunmalıdır. Merkezi idaresiyle, yerel yönetimiyle, bütün kamu yöneticileriyle, bilimin çizdiği yolda birlikte yol yürürsek, yaşanan hiçbir şeyi yaşamayız. Bunu başarabilmek için ne gerekiyorsa, yapacağız. Ne tür bedel ödenmesi gerekiyorsa, ödeyeceğiz. Kimleri ikna etmemiz gerekiyorsa, ikna edeceğiz. Kimlerle mücadele etmemiz gerekiyorsa, göreceksiniz gözümüzü kırpmadan onlarla mücadele edeceğiz” dedi.
“ADANA’DAN, HEPİNİZİN HUZURUNDA SÖZ VERİYORUZ…”
Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının başlangıcı olan 2023 yılını depremlerle ve afetlerle karşılamanın burukluğunun yaşandığının altını çizen İmamoğlu, şunları söyledi:
“Kahramanmaraş depremi, hepimiz adına, yönetici sorumluluğu, kişiliği, kimliği adına, bu ülkede bir vatandaş olma adına, bir milat olmalıdır; olacak. 99 depremi için de aynı şeyleri söyledik. ‘Bir milat olacak’ dedik. Ama olamadı, başaramadık. Gerekli direnci gösteremedik. Eğri oturalım, doğru konuşalım. Gerekli adımları atamadık. Üzerinden 24 seneye yakın zaman geçmesine rağmen, gerekli tedbirleri alamadık. Gerekli düzenlemeler yapılmadı. Eğer o gün bunlar yapılmış olsaydı, iddiayla söylüyorum ki, en az 50 bin insanımızın öldüğü bu depremde, bu denli insanımızı net olarak kaybetmezdik. Bunca ekonomik yıkım olmazdı. Bugün yaşanan kaygılar olmazdı. O nedenle, buradan, Adana’dan hepinizin huzurunda söz veriyoruz. Bizler, görevlerimizde olduğumuz sürece, hiçbir zaman böyle bir ortamı memleketimize, milletimize ve şehirlerimize yaşatmayacağız. 2023 yılının hep beraber, en üst seviyede gelişmişlikle karşılayacağımız 100’ncü yıl olmasını çok arzu ederdik. Ama bunu başaramadık. O zaman, başka bir şeyi başarabiliriz. 2023 yılını, çok önemli bir sorumluluk yılı, afetlere ve yıkımlara karşı mücadele açısından da bir milat olarak başlatabiliriz.”
“SADECE BİNA GÜÇLENDİRMESİ İBB’NİN 5 YILLIK BÜTÇESİ KADARDIR”
Bunun, sadece yerel yönetimlerin çabalarıyla değil, vatandaşların, devletin ve ilgili kurum, kuruluşların iş birliği içinde çalışmasıyla başarılabileceğini vurgulayan İmamoğlu, “Arkadaşlarım hesapladılar. İstanbul’da sadece bina güçlendirmesi için gereken kaynak, en iyimser hesaplamalarla, Büyükşehir Belediyemizin yaklaşık 5 yıllık bütçesi kadar. Yani hiçbir iş yapmayalım, çalışanlarımıza bile maaş ödemeyelim, 4-5 yıl tümüyle kaynaklarımızı güçlendirme için oraya aktarsak bile yetmiyor. Dolayısıyla resim açıktır ve nettir. Başta İstanbul olmak üzere, deprem tehdidi altındaki kentlerimizin hiçbirinin yerel kaynaklarla, belediyelerin kaynaklarıyla bu yaşamsal sorunun çözümü mümkün olmadığı ortadadır. Kahramanmaraş depreminde ülkemizin maddi kaybının 100 milyar dolar civarında olduğu telaffuz ediliyor. Yani Türkiye’nin gayrisafi milli hasılasının 8’de 1’inden bahsediyoruz. Böylesi büyük bir ekonomik kaybın giderilmesi, yerel yönetimlerin çözeceği bir mesele değil” ifadelerini kullandı.
“TOKİ” ELEŞTİRİSİ: “SİYASİ VE TİCARİ HESAPLAR, RANTI ÖNE ÇIKARDI”
Konut üretiminin birçok ülkede tümüyle yerel yönetimlerin sorumluluğunda olduğuna dikkat çeken İmamoğlu, şöyle konuştu:
“Türkiye’de, tamamen kendisini yerel yönetimden uzaklaştırarak oluşumunu sürdüren ve merkezi yönetimin bir aygıtı haline gelmiş olan TOKİ’dir bu alandan sorumlu olan. Yanlıştır. Geçtiğimiz dönemde kamu arazileri, askeri alanlar, kimi durumda meralar konut üretimini kolaylaştırmak ve ucuzlatmak için bu kurumun emrine verildi. Peki sonuç öyle mi oldu? Ne yazık ki olmadı. Ne yazık ki, siyasi ve ticari hesaplar, rantı öne çıkardı ve deprem gibi, sosyal konut üretmek gibi bu konuları ne acıdır ki teğet geçti. Afete yönelik yapılan düzenlemeler, çıkarılan kanunlar da yerel yönetimlerin dostu olmadı, iş birliğinden kurumları uzaklaştırdı. Hepimiz yaşadık, biliyoruz. Geçtiğimiz dönemin, kentsel dönüşüm denilen kavramla arası iyi olmadı. Halkımızı bu kavramdan uzaklaştırdı. Büyük ölçüde merkezi yönetimin elinde, rant ve iktidar devşirme aracı olarak uygulanmaya çalışıldı. İstanbul’da bir Fikirtepe örneği var. İnanınız bir şehircilik faciası. Bir bakanlar kurulu kararıyla, kentlerdeki stratejik alanlar, önemli arazi ve kentsel taşınmazlar, merkezi yönetimin yetkili olduğu yerler haline getirildi. Buralarda belediyelerin çivi çakmasına dahi izin verilmedi. Bütün bunlar yapılırken de siyasi ayrışma en yüksek dozda, ne yazık ki kurumlarımıza hissettirildi. Sonuçta; halkın oyuyla göreve gelen belediye başkanları, meclisleri ne yazık ki kentlerinde, deprem ve afet başta olmak üzere, sorunlu işlerin üzerine gidip, çözüp çözümler üretmekten alıkonuldular ve sistem başka bir yöne evrildi.”
“KENTLER, ARTIK BİR RANT DEVŞİRME ALANI OLARAK GÖRÜLMEMELİ”
Karşılarına çıkarılan engellere rağmen, bahane üretmeden etkili bir biçimde görevlerini yapmaya devam ettiklerini kaydeden İmamoğlu, “Ne merkezi yönetimin ne de yerel yönetimlerin kentler artık bir rant devşirme alanı olarak görmesine daha fazla müsaade edilmemeli ve bu konuda etmeyeceğimizi de hepinizin huzurunda taahhüt ediyorum. Örneğin; İstanbul için geçtiğimiz dönemde kullanılan kamu kaynakları, krediler, borçlar, kime hizmet ettiği belli olmayan birtakım projeler için kullanıldı. Bu kaynaklar yapılaşmamış alanlarda inşa edilen ve zaman zaman da doğayı tahrip eden projeler için değil de afet odaklı projeler için kullanılsaydı, inanınız bugün İstanbul’da depremi konuşmuyor olurduk” diye konuştu. İstanbul’un depreme dayanıklı hale getirilmesi için 85 milyar dolar gerektiğini hesapladıklarını aktaran İmamoğlu, çözüm için yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yaptı. “Deprem sırasında merkezi kurgunun nasıl etkisiz hale geldiğini, merkezi anlayışla süreç yönetildiğinde, afet bölgesinde ne yazık ki sistemli bir yaklaşımın mümkün olmadığını daha dün yaşadığımız depremde hep beraber gördük” diyen İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“TRT’DEN İZLEDİM VE UTANÇ DUYDUM”
“Onun için biz, etkisizliğin etkiye, bu verimsizliği, verimliliğe ve ne yazık ki bu kaynak israfının doğru yönlendirilmeye, yerelin güçlendirilmesiyle mümkün olacağını buradan ilan ediyoruz. Şimdi dönüp bir kez daha kentlerimize, sorunlarına, potansiyellerine ve yerel yönetim yapılarına bakmamız gerekiyor. Hiç zaman geçirmeden acilen bir yönetim reformuna ihtiyaç duyduğumuz nettir. Bu reformun en önemli parçası, kaçınılmaz olarak güçlü yerel yönetimler olmak zorundadır. Ve bizler, yeni dönemde bu reformu mutlaka milletimizle buluşturacağız. Türkiye’nin bir an önce ulusal, bölgesel ve kentsel düzeylerde güçlü planlama anlayışına da dönmesi gerekiyor. Deprem bölgesinde, ertesi gün telaş içinde, hala artçılarla sarsılan bölgede konut projeleri yapan anlayışı hem ürkerek hem de üzülerek izledik. Çadırların, konteynerların eksik olduğu yerde, hızlıca konut ihalelerinin konuşuluyor olması, büyük bir ayıptır, trajedidir. Oysa merkezi yönetim, bunun yerine bölgesel ölçekte ve katılımcı biçimde, bölgesel kalkınmaya vurgu yapan, hızlı bir ve eylem planı sürecini başlatmalıydı. Konuta kadar uzanan yeniden inşaat süreci, bir bütün olarak kurgulanmalı ve hayata geçirilmeliydi. Ekranlarda gördük. Bir blok yerinin temelini açıp, ‘Konuta başlıyoruz’ diye televizyonda tam 15 dakika, bir blok, iki blok inşaatlarını göstererek insanlara, ‘Biz size konuk yapıyoruz’ diye tanıtım yapan devletimizin kanalı TRT’den izledim ve utanç duydum.”
“BU EKSİĞİ, MEVCUT AKIL GİDEREMEZ; BİZ GİDERİRİZ”
“Dünyanın ve Türkiye’nin, önümüzdeki birkaç yüzyılına iz bırakacak şekilde inşası konuşulur, tartışılırken, bir yandan depremzedelere geçici konutları yapılarak, onlara tahsis edilme süreci hayata geçirilmesi beklenirken, insanlara basit bir kod, birkaç blok inşaatın temelini atma gayreti ve bina inşaatı gayreti üzücüdür, ürkütücüdür” diyen İmamoğlu, “İşte bu eksiği, bilim giderir. Bu eksiği, teknik beceri gider, Bu eksiği, net olarak söyleyeyim, mevcut akıl gideremez. Biz gideririz. Merkezi yönetimin, katılımcı bir bakış açısı ve yerel yönetimlerle birlikte çalışmasını, biz sağlarız. Çünkü, bunu başaramazsak, sorunları gerçekte çözmüş olmayız. Sadece göz boyar ve ertelemiş oluruz” şeklinde konuştu. Türkiye’nin depremin dışında, başta ekonomik kriz olmak üzere, birçok sorunu olduğunun altını çizen İmamoğlu, “Siyasal ve yönetsel sistemimizin de yeniden kurgulanması şarttır. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılı başlarken, bu yeniden yapılanma ve reform programı da son derece önemli olacaktır. Ancak bu, yukarıdan aşağıya bir kurgu asla olmamalıdır. Bugün Türkiye’nin birikimi, merkezi düzeyle yerel yönetimleri, devletle sivil toplumu, her düzeyde birlikte çalışabilecek bir olgunluğa ulaşmak zorundadır. Birlikte çalışmayı, hep birlikte bir kez daha hatırlamamız, unuttuysak da öğrenmemiz ve öğretmemiz gerekir” dedi.
“21. YÜZYIL, ŞEHİRLERİN YÜZYILIDIR”
Devletin her kurumunun ülkenin 86 milyon insanına ait olduğunu kaydeden İmamoğlu, şunları söyledi:
“Bizler, Zeydan Başkan ya da ben, bir dönem için sizden yetki almış insanlar, bu şehrin oy verenlerinin de vermeyenlerinin de tamamının temsilcisidir. Devletimizin bürokrasisi, siyasileri, belediye başkanları, milletvekilleri aynı düşünceye sahip olmayabilirler. Ama halkına hizmet noktasında, hakları ve sorumlulukları noktasında, eşittirler. Dolayısıyla bizler, işte tam da bu anlayışı ülkemize kazandırmak zorundayız. Devlet, vatandaşına karşı gücünü gösteren bir kurum değil; devlet, afetlere karşı gücünü gösteren bir kurum olmak zorundadır. Devlet, vatandaşına şefkatini gösterir, sevgisini gösterir, hizmetini gösterir. Ayrım yapmaksızın gösterir. Artık Türkiye’miz, yeni bir başlangıcın eşiğindedir. Demokratik süreçler içinde, uyumlu çalışmanın önü açılacak ve merkeziyle, yereliyle Türkiye, başta afet meselesi olmak üzere, her konuda birlikte çalışmayı başaracaktır. Bu tür bir yeniden yapılanma sürecinde, Türkiye’nin en büyük iki şehrinin belediye başkanlarına da aktif bir rol tanımlanmış olmasını ülkemiz adına çok önemsiyor ve sorumluluğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum. 21. yüzyıl, şehirlerin yüzyılıdır. Bugün Türkiye’mizde, nüfusun yüzde 85’i kentlerde yaşamaktadır. Dolayısıyla Türkiye’miz yeniden yapılanırken, yeniden ayağa kalkarken, kentlerimiz deprem karşısında dirençli hale getirilirken, İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarının merkezi yönetim düzeyinde etkili alan olarak açılmasını kıymetli buluyorum Mansur Başkanımız ve benim, bize duyulan güveni boşa çıkarmayacağımızdan hepiniz emin olunuz.”
“ANADOLU’NUN DÖRT BİR YANINDA BİRLİKTEN KUVVET DOĞACAK”
Hem yönetme sorumluluğunu üstlendikleri kentlerde hem de Türkiye ölçeğinde çok hızlı ve etkili hareket edeceklerini vurgulayan İmamoğlu, “Ve göreceksiniz, çok güzel sonuçlar alacağız. Afetler bizlere, milletimize diz çöktürmeyecek. Hızlıca tedbirlerini alan, başta deprem ve afetler olmak üzere, yerel yönetimlerin önceliklerini, ihtiyaçlarını en yakından bilen, hisseden, çözümler konusunda ortak aklın peşinde koşan bir yönetime kavuşmanın eşiğindeyiz. İşte bizler, başta Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, hep birlikte bunu başardığımızda; İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da, Hatay’da, Maraş’ta, Adıyaman’da, Edirne’de, Hakkari’de, Trabzon’da, Van’da işler tamamen değişir. Gerçekten çok güzel günlere erişiriz. Artık yerel yönetimler hükümete, hükümet yerel yönetimlere gücünü göstermeye değil, güç katmaya gelecek. Birbirine güç katacak. Anadolu’nun dört bir yanında birlikten kuvvet doğacak. Bu ülkenin sahip olduğu kaynakların, zenginliklerin bereketi daha da artacak. Türkiye gibi güçlü, Anadolu gibi bereketli bir yönetimle hep birlikte bu ülkeyi ayağa kaldıracağımızdan hiçbirimizin kuşkusu olmasın. Bu inançla buradayız. Sorunlarla yüzleşen, sorunlara karşı akılla, bilimle hareket eden, işin öncüsü kim ise, gerektiğinde bilim insanları, gerektiğinde teknik insanlar, gerektiğinde iş insanları, gerektiğinde sivil toplum kuruluşları, meslek sahibi insanlarımız, gerektiğinde öğretmenlerimiz, gerektiğinde işçilerimiz, emekçilerimiz, herkesin aklına kıymet gösteren, ona ilgi duyan, gözünün içine bakarak, aynı Mustafa Kemal Atatürk’ün vatandaşının gözünün içine baktığı gibi, onu dinleyen, anlayan ve geleceği tasarlayan bir devlet olma bilincini memleketimize kazandıracağız. Bu inançla buradayız.”
“HEP BİRLİKTE ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYACAĞIZ”
“Zeydan Başkanımızla, şehirlerimizle yüzleşip, dertleşip, beraber, ortak akılla sorunu çözmek zorunda olduğumuzu hatırlatmak için buradayız” diyen İmamoğlu, konuşmasını, “Birazdan bilim insanlarımız sorunları anlatacak, çözümleri de anlatacak. Ve hep birlikte elimizi taşın altına koyacağız. İstanbul’da da öyle, Adana’da da öyle. Gerektiği yerde binalarımızı güçlendireceğiz. Gerektiği yerlerde binalarımızı yenileyeceğiz. Bundan sonra şehirlerimizle ilgili, kayıtsız şartsız, prensiplerden asla taviz vermeyen yönetimleri göreceksiniz. Vatandaşlarımızın bireysel haklarını koruyacak, ama ondan daha fazla çevreyi koruyacak, doğayı koruyacak, iklimle mücadele edecek, kuraklıkla mücadele edecek, iklim değişikliğinin tahribatlarını azaltacak ve çocuklarımıza, gençlerimize yakışan Adana’yı, yakışan İstanbul’u var etme mücadelesini hep birlikte ortaya koyacağız. Kendimi 01 numaralı Adana’ya yakın hisseden Ekrem İmamoğlu olarak, bu inançla hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bilim insanlarımızın katılımıyla gerçekleşecek bu toplantıya gösterdiğiniz yoğun ilgiden dolayı, hepinize teşekkür ediyor, ‘Her şey çok güzel olacak’ diyorum” sözleriyle noktaladı.
KARALAR: “ADANA’NIN MR’INI ÇEKECEĞİZ”
Konuşmasına, depremin ilk günlerinden itibaren yanlarında olan İBB Başkanı İmamoğlu’na teşekkür ederek başlayan Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Karalar da “Deprem olduğunda, nasıl hızlı müdahale edilir? Adana’da depremin, Türkiye’de depremin boyutu nedir? Nereye gider? Hocalarımızı dinleyeceksiniz. Ben uzun boyutlu bunu anlatmayayım. Ama Adana’da yaptıklarımızı birkaç cümleyle özetlemek istiyorum. Hepiniz biliyorsunuz, yıkılan binanın başında en hızlı olan belediye başkanı benim, eve yakın bir bina olduğu için. Şunu gördüm: Herkes dışarı çıktı bir anda. Ve trafik kilitlendi. Biz alet, edevat, vinci çok geç intikal ettirebildik. Buna bir kere dikkat etmek gerekir değerli arkadaşlar” uyarısında bulundu. Bundan sonra yaşanacak depremlere hazırlıklı olmak adına mikro bölge çalışması yapmaya başladıkları bilgisini paylaşan Karalar, “Adana’nın MR’ını çekeceğiz. Nerede deprem olur, nerede hazırlık yapmamız lazım? Aletimizi, edevatımızı, depremle mücadele için, kesici aletler dahil, hiltiler dahil, en yakın nerede olur? Orada konuşlanmak için bir hazırlık yapıyoruz. Bu konuyla ilgili en hazırlıklı iller biz olacağız” dedi. Adana’nın İstanbul, İzmir ve Tekirdağ ile birlikte mikro bölgesi çalışması yapan dördüncü kent olduğuna vurgu yapan Karalar, “Dördünde de Cumhuriyet Halk Partili belediyeler var. Dikkatinizi çekmek istiyorum. Ne yazık ki depremin altında bilimden, fenden uzaklaşanlar kaldı. Ne yazık ki depremin altında, Kızılay kaldı. Ne yazık ki ülkemiz liyakatsiz insanların elinde böyle oldu. Deprem bir gerçek, ama depremin acıları bu kadar çok olmayabilirdi” diye konuştu.